Kuru ekmek ve üzüm hoşafı dağıtıldı

featured
service

Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV) Çankırı İl Başkanlığı, Karatekin Parkı’nda Çanakkale cephesinde savaşan Mehmetçik’in bir günlük iaşesi olan kuru ekmek ve üzüm hoşafı ikram etti.

Programa ilimiz eski Milletvekili İrfan Keleş, MHP İl Başkanı Çetin Kapdan, Merkez İlçe Başkanı Vahit Öztürk, Ülkü Ocakları Başkanı Ali Serhat Kalaycı, Şehit ve Gazi Aileleri Derneği Başkanı Yüksel Teke ile bazı STK yöneticileri ve vatandaşlar katıldı.

İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan programda konuşan TÜRKAV Başkanı İsa Bölükbaşı, İstanbul’da yaşanan terör saldırısını kınayarak başladığı konuşmasında Türk Milliyetçilerinin her zaman olduğu gibi yine terörün karşısında dimdik duracaklarını söyledi.  

Bölükbaşı şunları kaydetti:

“TÜRKAV Çankırı İl Başkanlığı olarak Kuru Ekmek ve Üzüm Hoşafı İle Alınan Ülke Kaderine Terk Edilemez diyerek başlattığımız, bu yıl yedincisini düzenlediğimiz Geleneksel “Çanakkale cephesinde savaşan Mehmetçiğin bir günlük iaşesi olan Kuru Ekmek ve Üzüm Hoşafı” etkinliğimize hoş geldiniz.

Ben; hiçbir direnişle karşılaşmadan Çanakkale Boğazını geçerim ve sabah kahvemi İstanbul Boğazını seyrederek içerim diyen yedi düvel’e; Esareti paramparça yırtan, Yürü deyince peşinden dağlar yürüten, dur deyince kalpler durduran Türk’ün semada dalgalanan geçemezsin dur sesi yankılandı.

Adeta başına gülle yemiş gibi bu sesle irkilen ve kendine gelen Emperyal güçleri tüm imkânlarını kullanarak saldırdı benim Mehmed’ime. Bu savaş hiçbir savaşa benzemiyordu. Bu savaş sınır veya toprak savaşı değil ezelden ebede sürecek olan Hilalle Haçın savaşıydı, bu savaş bir devleti işgal edip kendi himayesine alma savaşı hiç değildi.

Bu savaş bir milleti yani Türk milletini yok ederek hak dini İslamı ve yüce kitabımız kur’an-ı Kerimi yeryüzünden yok etme savaşıydı.   Mehmet Akif diyordu ya “Asımın nesli nesilmiş meğer işte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek” diyerek bahsettiği, Çanakkale’yi geçilmez kılan bu nesil öyle bir nesildi ki; Ergenekon’dan demirden dağları delerek çıkan, Çin’e dokuz bin kilometre Seddi yaptıran, kırk çerisiyle koskoca Çin sarayını basan Kürşadların nesliydi.

Bu nesil; Yavuz Sultan Selim Sina çölünü Kızgın güneşin altında atına binmeden yürüyerek geçmeye çalışırken veziri yanına gelir efendim askerler perişan oldu atınıza binseniz de askerlerde atına binecek sizi bekliyorlar dediğinde lala sen ne diyorsun İki cihan sultanı Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem önümüzde yaya yürürlerken biz nasıl at üzerinde olabiliriz diyen, Peygamber efendimizin rehberlik ettiği, hazreti Kur’an da övgüyle bahsedilen nesildi, Bu nesil, Çanakkale’de yetiş ya Allah, Yetiş ya Muhammed burada yok edilmek istenen bir millet değil dinimiz İslam, Kitabımız Kur’an yok edilmek isteniyor diye haykıran Mehmed’in, bir millet İlayı Kelumatullah davası için, Allah davası için savaşırken ben burada nasıl yatarım diye Çanakkale’ye Mehmed’in imdadına koşan Resul Peygamberin ümmeti, Karadan gemiler yürüten Fatih’in, Rus çarına diz çöktüren Şeyh Şamil’in, Anadolu’ya Türk İslam mührünü vuran Alparslan’ın torunlarıydı.  

Mevlana ile büyük benzerlikler gösteren, Pakistan fikrini ortaya atıp bu uğurda mücadele eden, nasıl bizim Mehmet Akif’imiz varsa Pakistan’ında Muhammed İkbal’i var. Atatürk için, “Bizim aslımız, rengi uçmuş bir kıvılcım iken onun bakışıyla cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik!” diyerek İngiliz sömürgesi olmaktan Atatürk’ü örnek alarak kurtulduklarını söyleyen Pakistan milli şairi Muhammed İkbal bir gece (kurulacak olan Türkiye Cumhuriyetinin ecdatları Çanakkale de Trablusgarb da düşmanla savaştığı zamanlarda) rüyasında peygamber efendimizi görür.

Peygamber efendimiz ona sorar. Ya ikbal bana ne hediye getirdin? Muhammed ikbal’in elinde içi kan dolu bir şişe vardır. Ve. Müslüman Türk askeri senin için Çanakkale’de savaşıyor kanını döküyor. Sana onların kanını getirdim ya Resulullah der ve peygamber efendimiz bu şişeyi alır. İçindeki kanı yüzüne gözüne sürer. Sonrada onlar için dua eder.

Peygamber efendimizin duasına mazhar olmuş benim ecdadım anadan, babadan yardan geçtiler fakat canları pahasına, kanlarıyla suladıkları bu toprakları düşmana teslim etmediler. Şimdi ise bizlere Türk milliyetçilerine, düşen görev atalarımızın mirası çocuklarımızın emaneti olan bu vatanı kanımızın son damlasına kadar korumaktır. Dün bu vatan uğruna, ilayı  kelimetullah davası, Allah davsı uğruna her türlü işkenceye, zulme maruz kalıp şahadet şerbetini içen, Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar müslümanım, Kürtler ne kadar kürtse ben o kadar kürdüm, Türkler ne kadar Türkse ben de o kadar Türküm diyen, Vatan sevdalısı Türk Milliyetçileri bu günde aynı heyecan ve aynı duyarlıktadır. Vatanı bölmeye, ezanı susturmaya çalışan şer odakları ve yerli işbirlikçileri şunu unutmasınlar ki Türk Milliyetçileri Ülkemiz üzerinde oynanan oyunları görüyor ve gereken tedbirleri alıyor, vazife verildiği zaman gözünü kırpmada ölümden korkmadan yayından fırlamış ok gibi hedefi vurmaya hazırdır. Vatanımız bölünmesin, semalarda dalgalanan bayrağımız inmesin, minarelerden yükselen ezanlar susmasın diye şahadet şerbetini içen aziz şehitlerimizi bir kez daha minnetle anarken gazilerimize de şükranlarımı sunuyorum.”

Konuşmanın ardından dualar edildi ve katılımcılara Çanakkale cephesinde savaşan Mehmetçik’in bir günlük iaşesi olan kuru ekmek ve üzüm hoşafı ikram edildi. 

Kaynak:Bizim Çankırı

Kuru ekmek ve üzüm hoşafı dağıtıldı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin