Mersin’in Tarsus ilçesinde bir süredir kayıp olan üniversiteli kızımızın yakılarak öldürüldüğünü derin bir teessürle öğrendik.
Oysa bizim Peygamberimiz (Sav), veda hutbesinde “Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır.
Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.” dememiş midir?
Bir Müslüman, bu fani dünyada yalnızca şerefi ve namusu için yaşar. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) kadınlara yönelik yaptırımın sadece namus meselelerinde uygulanmasını emretmiş, onda bile “hafifçe” tabirini kullanarak sınırlar çizmiştir. “Kadınları Allah’ın bir emaneti olarak gören” bir Peygamberin ümmetinden nasıl böyle caniler çıkabilir? Biz bu katiller için nasıl “Müslüman” tabirini kullanacağız?
“6 yaşında bir kız çocuğu evlenebilir” diye fetva vererek, bu tip sapıklara yol yapan sözde din adamlarını nasıl hoş göreceğiz? Fakat günümüzün Türkiye’sinde çağın gereği olarak, Türk kadının siyasi ve iktisadi hayatta etkinliğini sağlama hedefimiz ile kadının yaşam hakkını koruyamaz oluşumuz arasındaki derin çelişki, eğitim, güvenlik ve ceza adaleti sisteminin de bu konudaki işlevselliğini yitirdiğini ortaya koymaktadır. Asayişin sağlanması noktasında, siyasi temelli içeriklerle mücadeledeki başarısızlığı Güneydoğu örneğindeki gibi açık olan siyasi iktidar, maalesef salt asayiş sorunları karşısında da etkinlik gösterememekte, suçun önlenmesi ve cezalandırılması süreçleri bürokratik iş ve işlemler kabilinden baştan savılarak gerçekleştirilmektedir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk şu an hayatta olsa, Türk kadının artık çantasında “biber gazı” taşıdığı nasıl izah edilecektir?
Şimdi, kim “Türk” olduğunu iddia ederek, 20 yaşındaki gencecik bir Anadolu kızının canına kastedebilir?
Caninin dini, milleti yoktur. Yüreğinde merhamet olmayan bir katilin, dini-dili-ırkının bizce hiçbir önemi yoktur.
Özgecan namusunu korumuş ve şerefli bir şekilde can vermiştir. Bu olayın failleri için derhal “idam cezası” geri getirilmeli ve bu caniler derhal asılmalıdır. Bu menfur olayı şiddetle kınıyor, Özgecan’ın ailesine ve Türk milletine başsağlığı diliyoruz.
Ilgaz Ülkü Ocakları Başkanı=>Serdar Bayram Muslu